Ege Dündar, Irmak Ertaş ve Sinan Cumart
İlkyaz x Satır Ekibi
ÖYKÜ
Halil günlerden pazartesi olduğunu henüz ufakken, ayaklarını demir korkuluklardan sarkıttığı pencerelerinin altından gelen tangır tungur seslerden anlardı. Ellerinde uçları kesik eldivenler olan bir grup insanın, tenekelerde yakılmış yaş odunların etrafında çember oluşunu izlerdi. Dakikalar içinde gökyüzüne rengârenk çadırlar gerilir, ortalık kararırdı.
ŞİİR
Zamanın yenildiği tek yer şu satırlar
Umarım ki hayat beni bir gün hatırlar
Çıkmaz sokaktayım
Sessizliğimi konuşuyorum
ÖYKÜ
Tek bacağının üzerindesin. Kollarını iki yana açarak dengeni sağlamaya çalışıyorsun. Rüzgâr, parmaklarının arasından geçiyor. Ürperiyorsun. Az evvel çiziktirdin bu seksek kutucuklarını; rengi hafif kırmızıya çalan bir taşla. Çizgileri çatı pervazına yakın... Ama biliyorum, sadece oyun oynamak istiyorsun.
ÖYKÜ
Mary, valizini toplarken odanın içindeki hava, gecenin karanlığıyla birleşiyordu. Beyaz teni, kahverengi saçlarıyla tezat oluşturuyor, omuzlarından dökülen dalgalı saçları ışığın altında kızıl parlıyordu. İnce beliyle zarif ve kırılgan görünse de çocukluğunun hüzünlü yükünü taşımaktan yorulmuştu.
ÖYKÜ
Oldukça kitsch şekilde tasarlanmış bir mutfakları var. Her şey sadece orada olması gerektiği için orada, hepsi bu. Halbuki bundan bir önce yaşadıkları ev böyle değildi. Ne oldu ne değişti de böyle zevksizce düzdüler bu kez, hayret.
ŞİİR
Yahu dönüp baksan abartmak değil de nedir
Abartılmayacak gibi de değil
Bazısı bakar geçermiş
Ben geçemem işte, ne var
ŞİİR
Beni estetik bir lisan ile kınadılar, seviyorlar sandım
Ne oldu böyle bana, sanki Nuh’un Gemisini mi kaçırdım
“Sen vazgeçersen okçular yerini terk eder” demekte bir yanım
Ey çağ, sen şansına küsüver şimdi
Ben şahsımla barışığım
ŞİİR
en çok da çocuklar
memleketimin güleç yüzlü çocukları
artık doğdukları gibi öldürülüyorlar
bebek katili diyen kalmadı,
çünkü ortada katil olmayan kalmadı