ÖYLE BİR APARTMAN

Zafer Köse, Ahmet Karadağ'ın Dirlik Düzenlik Apartmanı adlı öykü kitabı üzerine yazdı.

26 Haziran 2025

    Yazarı Orhan Kemal’in edebiyat anlayışını adıyla bile yansıtan bir roman var ya, Evlerden Biri; işte Ahmet Karadağ’ın öykülerini topladığı Dirlik Düzenlik Apartmanı da öyle bir kitap.

    Başka birçok sokaktakine benzeyen, birçok şehirde rastlanabilecek bir apartmandır anlatılan. İçinde küçük insanlar yaşamaktadır. Günlük hayatın koşuşturmasına dalmış, çeşitli dertlerin içinde kalmış, zaaflarıyla, kaygılarıyla, umutlarıyla çeşit çeşit insan. Birbirine benzemeyen özellikleriyle tanıyorsunuz onları. Çevrenizdekilere benzeyen yönleri dikkatinizi çekiyor. Pek kabul etmek istemeseniz de, size benzeyen yönleri…

    Her sayfası adeta yüzünüze çarparak ilerliyor. Hayatın görmek istemediğiniz gerçekleriyle, kendi hayatınızdan tanıyıp kınadığınız bazı kişilerin geçerli mazeretleriyle, düşünmek istemediğiniz konularla… 

    Her biri bağımsız olarak da okunabilecek bu öyküler, birbirini bütünlüyor. Ne de olsa, bu apartmanın her konutunda apayrı hayatlar yaşanıyor.

    Derin ve duru gerçekliğin akışında, zaman zaman bir takılma gibi, “fazla güzel” denebilecek bir anlatım çıkıyor karşınıza. Hikâyenin özünden çok, yazarın yeteneğine ve anlatımın başarısına dikkat çekme amacı hissediliyor.

    Bu “sorunun” yazardan çok, okurlardan, kitaplar hakkında yazanlardan, yorum yapanlardan kaynaklandığı kabul edilmeli. 

    Okumayı “analiz etme” işi gibi görmekten, özünden bağımsız anlatım biçimlerini övmekten vaz geçin dostlar! Gerçekliğin derinliklerine ulaşan, insanlık hallerini, duru insan hikâyelerini yakalayan, içinde yaşadığımız hikâyeleri kavramamızı sağlayan böyle yazarları “hüner sergilemek”e yönlendirmeyin. Saf okur gözüyle okuyun. Edebiyatın tadını yaşayın.

 

Zafer Köse

 

 

Ahmet Karadağ

 

    1975 yılında doğdu, Ankara'da yaşıyor, serbest çocuk doktorluğu yapıyor. İki kız babası. Kırk yaşından sonra yazmaya başladı. Kitap-lık, Notos, Varlık, Öykü Gazetesi, Parşömen Edebiyat, Bianet, Birgün Gazetesi, Yeni Yaşam Gazetesi gibi dergi, gazete ve platformlarda yayınlanmış öyküleri ve edebiyata dair yazıları mevcuttur. Klaros Yayınları tarafından Ağustos 2022’de yayımlanan ilk öykü kitabı “Tutsaklığın Üç Hali” 13. Türkan Saylan Sanat Ödüllerinde öykü dalında finale kalmıştır. İkinci öykü kitabı “Dirlik Düzenlik Apartmanı” 2024 yılında Mahal Edebiyat Yayınları tarafından yayımlanmıştır. 

 

Bir Soru, Bir Yanıt:

 

    Dirlik Düzenlik Apartmanı bir apartmanın farklı dairelerinde yaşanan insanlık hâllerine odaklanıyor. Pavyon çalışanından, emekli imama, engelli bireyden siyaseten başı belada olan adama kadar farklı kahramanlarınız var. Dolayısıyla bir nevi “küçük Türkiye” diyebilir miyiz apartmana? Bunca farklı kişiyi anlatmanız neden?

 

    Dirlik Düzenlik Apartmanı sakinleri bu ülkenin prototip kişileridir. Din tacirleri, sekülerler, siyasi sakıncalılar, ezilmiş kadınlar, ayrımcılığa uğrayan öğrenciler ve Kürtler hayatın içinde ne kadar gerçekseler, öykü kahramanı olarak da gerçekler. Apartmanın adı Dirlik Düzenlik olsa da dirlik ve düzenliğin olmadığı, kötülüğün, gammazlamanın, yaftalamanın, kendisi gibi olmayandan korku ve nefretin, hor görülmenin tam da toplumda olduğu dozda olduğu ve bu halin de dirlik düzenliği bozduğu bir apartman burası. Belirttiğiniz üzere bir çeşit “küçük Türkiye” bu apartman.

 

    Ülkemiz özellikle son on-on beş yıldır büyük bir sosyal çöküş yaşıyor. Ekonomik çöküş bu sosyal çöküşün yanında çok daha önemsiz bence. Toplum kesimlerinin birbirinden nefreti son birkaç yüz yıldır bu oranda çok olmamıştı.

 

    Kitabın ilk öyküsü olan Ben Oyalarım Hatıraları’nda şizofren bir kadını yazdım. Aslında bir Calvino denemesi yapmaktan çok, azıcık da hekimliğimin verdiği cüretle bir şizofrenin duygu ve düşünce dünyasını yansıtmaya çalıştım. Yani öykü kahramanının kendisi gibi öykünün kendisi de kuralsız, imlasız, geveze, fikir uçuşmalı, sanrılı, birden bitiveren, anlatılanın ne kadarı doğru ne kadar uydurma olduğu muğlâk bir tarzda oldu. Yaşlı bir ressam kadının usul usul, güzel güzel delirme sürecini yansıtmaya çalıştım. Bilmiyorum ki becerebildim mi, takdir okuyucunun.

 

    Her öykü kahramanı öykünün aynı yerinde televizyonu açarak orada Selvi Boylum Al Yazmalım filminin son kısmına rastlıyor. Hepsi için filmin sonundaki Türkan Şoray’ın Kadir İnanır ve Ahmet Mekin arasında kaldığı o son sahne farklı anlamlar barındırıyor. Bu filmi ve sahneyi seçmemin sebebi de buydu. Herkesin farklı yorumlamasına müsait, herkesin kendi geçmişinde bir şeyler bulacağı, tam da zamanında böyle bir yol ayrımını yaşamış olmasının muhtemel olduğu bir sahne olduğu, kurguya geniş imkân sağladığı için seçtim. Zaten de tam da beklediğim gibi oluyor, altı öykü kahramanı da bu sahneye farklı yorumlar yapıyorlar.

 

    Sevgi hakkında benim kişisel görüşümü en iyi yansıtan Mümtaz’ın karısı Suna’nın yaklaşımıdır.  “Sevgi yük olmamaktır, varlığıyla da yokluğuyla da kişinin kimseye yük olmamasıdır. Hiçbir şey beklemeden adanmaktır.”

 

    Tüm yazarlar en iyi bildiğini yazar. Doğal olan da budur. Zor olan bilmediğini ve olmadığını yazmaktır. Bir erkek yazarın bir kadının incelikli ruh halini yazması –ya da tam tersi- Orhan Pamuk’un Şişli’yi, Beyoğlu’nu değil de Çukurova’yı yazması, Orhan Kemal’in pamuk tarlalarını değil de akademi dünyasının entrikalarını yazması zor olandır.  Ama bu zor başarıldıkça metnin güzelliği artar. Bu manada mesela Şule Gürbüz’ün Kıyamet Emekli’si romanında bir Melami şeyhi olan Hilmi Baba’yı ve Melamiler’i o dünyadan olmadığı halde başarıyla ve sanki içeridenmiş gibi anlatması bizi etkilemiştir. Ben de Çeşme Var Kurnası Murdar isimli öyküde bir tarikat evinde kalan tıp öğrencisini anlattım. O dünyaya aşinalığım bire bir deneyimlemek suretiyle olmadı hiçbir zaman. Her Konyalı kadar benim de etrafımda bu tipten insanlar olmasına rağmen, öyküdekine benzer bir deneyimleme yaşamadım. Ancak öykü sizde ve okurda bu duyguyu oluşturabilmişse, sanırım yukarıda bahsettiğim şey gerçekleşmiş ve bilmediğimi ve olmadığımı yazarken büyük bir gerçeklik duygusu oluşturabilmişim.  

 

Dirlik Düzenlik Apartmanı, Arka Kapak Metni:

 

    “Bir apartman burası... Ankara’nın Cumhuriyet kadar yorgun bir semtinde, nice darbeler, ayaklanmalar, sıkıyönetimler, ölümler, cinayetler, faili meçhuller görmüş, yıllar boyu en pespaye eğlence mekânlarına, sefil öğrenci evlerine nazlanmadan gönlünü açmış Cebeci’de, eski, köhne, karanlık bir apartman. Teknik Üniversite yıllarında şiirle uğraşmış ve yaz gecelerinin birinde, Boğaz’ı gören küçük bir meyhanede şair arkadaşlarıyla demlenen Edip Cansever’le tanışarak sohbetini, kendi ağzından “Dirlik Düzenlik” şiirini okuyuşunu dinlemiş olan yaşlı müteahhidin, artık hayatının hiçbir yerinde olmayan şiire ve tam da o yıllarda yaşadığı karşılık görmemiş aşklara duyduğu özlemi azaltma çabası mıydı, yoksa arsa sahibi Konyalı eczacının, ileride oturacak sakinleri hır gür çıkarmasınlar diye bir temenni ve duası mıydı bilinmez, adına Dirlik Düzenlik Apartmanı denilmiş.”

 

    Ahmet Karadağ bu ikinci öykü kitabında, Dirlik Düzenlik Apartmanı’nın farklı katlarındaki altı kahramanı aracılığıyla okurları bir taraftan aşk, ölüm, ihanet, din, delilik gibi insanlığın kadim konularının tehlikeli sınırlarında gezdirirken, bir taraftan da onları ülkenin güncel sosyal ve siyasi sorunlarına klişelere kaçmadan, sloganlara başvurmadan usul usul dokunuşuna tanık kılıyor.