sözcükler hafif kızarınca, kısık ateşte
Mesut Barış Övün yazdı.
fark ettim ki son zamanlarda sözcüklerden
yemeklerden bahseder gibi bahsediyorum
şunun yanına şu iyi gider, diyorum mesela
o halde ikisi birlikte girmeli şiirime
ya da diyorum ki şu sözcük biraz ağır gelir
bu sıcak yaz gününde
farklı sözcükleri buluşturmak aynı kapta
onları özenle işleyip kaynaştırmak
hatta gidip komşunun kapısını çalmak
bir eksiğin olduğunda
bazıları mideye oturur
bazıları boğazında düğüm
hayat her sabah yeniden başlar
ve bir gün kapında ölüm
sabah diyorum ya, aklıma başlangıçlar geliyor
iliştiriyorum bir uçurtmayı şafağın saçlarına
sonra durup bakıyorum- güzel görünüyor
en güzel kısmı bu olmalı, sunum yani
göze hoş gelen bir yanı var çünkü
bizi yenileyen bazen tek bir sözcüktür
zihnin çarklarında öğütülür
yağmuru ışıkla düşünmek örneğin
uçurtmayı şafakla
sabahı yaşamla
ve lezzet katan terkipler:
yıldız alacası, güllerin sesi, kutsal dava
nicesi harcanır bu yolda
sözcükler de bazen zehirler.
sözcükler bizi doyururlar
başka bir biçimde de olsa
hasreti bitirir, çocukları gülümsetirler
ve uyum içinde bir araya geldiklerinde
savaşı bile durdurabilirler
ve bir mektup, mesela
daha anlamlı değil mi
bir denizin kıyısında yazıldığında.