HAZIRSAN, GİDELİM.

Gövdesi kırılmış serçede hafızanı

Ezilmiş dutlarda, bebeğin tül uykusu rüyasında

Kayboldun, doğu neresiydi, batı neresi

Aylarca süren

Yaprak doğumundan

Seyretmeyi öğrendin

Ve seyreltmeyi telaşı

Bu yara izleri,

Bu dağların gözleri

Damarları sızlıyor

Kökünü özleyen ağacın.

 

 

 

 

Gövdesiz ağaç doğurur mu yaprak ne vakit

Kanat sesindeki telaş, beni sana yaklaştırandı

Kuzey düğümleri, güneyde ayaz buğu

Hohladığın buhar hem yakar hem uçar, bilemedin

Yaslanmaktı dileğin, çocuktan kalan gölgeye

Avuçlarındaki yangın, tabanlarındaki sızı

Gözünün yeşilinden bir çizik, bu hâr izi evvel bahardan,

Seyirde ahir gemi, güzden sarı, kül kürek, deniz kara.

Sana bakmakla eş başladı, evrenin tarihi

Tozdan gülüşe, hatırdan Tanrı’ya

Kendi kendine öğrendin

Susmayı ve izlemeyi

Demekmiş, söylemekmiş

Mazinin kaydı eski bir plak

Bırak çaladursun kalbine maya.

Unutmayı öğrettiklerinde

Kervansaraylarda yola düşenlere karışıyordun

Gümüş iplerle örülü duvarların yüzleri

Uğurluyorlardı, bir tas su, bir avuç yaprakla.

 

Rüzgâr getirdi

Bıraktı seni pınarın başına

Bir başına.

Hazırsan, gidelim.

 

 

YURDUM İŞBECER