MÜZEYYEN

“Şarkılar sustuğunda yeniden buluşacağız işte o zaman her şeyin daha güçlü olacağına inanıyorum. Sokak lambaları söndüğünde aydınlanacağız bir bir. Bu şehrin sokaklarında, yere saçılmış çiçeklerimle yeniden yeşereceğim. 

Şarkılar sustuğunda yeniden buluşacağız. O zamana kadar eşlik etmeyi unutma. Onlar susmaz bayım. Biliyorum. Ritme ayak uyduracağım. Gökyüzü altındayız. Bu şehrin sokakları bayım. Çiçeklerime birtakım şeyler borçlu. Bir iki üç. Tekrar et. Şarkılar sustuğunda yeniden buluşacağız.” 

 

Kitabı kapattı. Kalkıp masadan şapkasını aldı. Yürümekte güçlük çekiyordu. Tutundu. Duvar beyaz. Lekeli. Tahta kapının yanına yanaştı. Askılıktan şemsiyeyi aldı. Siyah. Kulpu kırık. Açtı. Gözü kamaşmıştı. Bahçe kapısını ittirdi. Koyu gri. Lastik izi olmuş yol. Beyaz şeritler silinmiş. Temiz. Yeni süpürülmüş belli. Kafasını kaldırdı. Köşedeki çiçekçiden buket aldı. Her zamankinden. Menekşeler. Kâğıdın arasında.

“Bir kadın. Kollarına kadar uzanan atkısı. Sarmaş dolaş. Soğuk.” 

Tutundu. Kaldırımın köşesine ilişti.

 “Çok hızlı. Her şey. Dikkat gerek. Bir gün ansızın çıkagelir. Anlamazsın. Anlamadım.” 

Karşıya geçti. Sakindi. Olması gerektiği gibi. 

“O da öyle isterdi. Tabii. O hep güzel şeyler olsun isterdi.” 

Çiçekler elinden kaydı. Asfaltın sıcağına dayanamadı hiçbiri. Büzüştü, büzüştü... Gelecek olan bir sonraki tekeri bekledi. Toplamaya çalıştıkça daha da dağıldı. Bıraktı. Panikledi. Şemsiyeyi yukarı kaldırdı. Güveniyordu. Onu koruduğunu hissediyordu. Siyah beyaz her yer. Çiçeklerin rengini bilmiyordu. Gerek de yoktu. 

 

Gözünü açtı. Olduğu yerdeydi. Hiçbir yere gitmemişti. Siyah beyaz. Kaç dakikadır buradaydı? Çiçekler. Telaş vardı her zaman. Birileri bir yere yetişme derdinde. Kendini, etrafını dinleyen yok. Telaş. Menekşeler. Büzüştü, büzüştü… 

“Bir kadın. Omuzlarında biten saçları. Başıbuyruk.”

Derin nefes aldı. Yağmur yağıyordu. Rüzgâr elindeki şemsiyeyi uçurdu. 

“Hayır. Gidemezsin.” 

Elleri titredi. Şapkasını tuttu sıkıca. Tek dayanağı oydu artık. Eve gitmek istiyordu. Bacaklarının ağrısına dayanamadı. Nefes alışverişi hızlandı. 

 

“Almayacak mısın çiçekleri bey amca daldın gittin?” 

İrkildi. Çiçeklerin rengini bilmiyordu. Gerek de yoktu. 

“Alıyorum. Ver oradan bir buket menekşe.” 

Kollarının arasında tuttu. Eve doğru ilerledi. Üzerinde bir ağırlık vardı. Hareketleri yavaşlamaya başladı. Ayağı takıldı. Sendeledi. Şapka yola fırladı. 

“Hayır. Gidip almalıyım. Kendimi çok güvensiz hissediyorum, ha...” 

Arabanın tekeriyle yolun bir ucuna sürüklendi. 

“Kahretsin!”

Zorla kendini eve attı. Çiçekleri masanın üzerine fırlattı. Radyoyu açtı. Çalan şarkı... Koltuğa uzandı. Gözlüğü çıkarıp yanına koydu. Duvardaki çerçeve, gülümsüyordu. Almak istedi. Ayağa kalktı. Gözlüğü düştü, kırıldı. Oturdu. Düzeltmeye çalıştı. Beceremedi. Kalan son şey gitmişti. Artık asla güvende olamazdı. Her şeyi görecekti. İnsanların rengini. Hayır. İstemiyordu bunu. Gözleri karardı. 

“Bir kadın. Radyoda sesi yankılanan. Çerçeve içinde gülümseyen. Bir kadın, boyu göğe kadar uzanan.” 

“Hep ondan oldu zaten,” dedi. “Boyu göğe kadar uzandı ve kayboldu. Hiçbir şeyi görmek istemedim. Saklandım. Öyle saklandım ki ben bile kendimi bulamadım. Çiçekler Müzeyyen. Çiçekler senin ruhundu hep. Özenle bakamadım. Koruyamadım. Şarkılar Müzeyyen. Şarkılar sustuğunda yeniden buluşacağız.” 

 

Kağıtlar bitmişti. Annesinin geldiğini gören Ege, kağıtları gizlemek için uğraştı. Başaramadı. Okumuştu. Şaşkınlıktan ne diyeceğini bilemiyordu. 

“Bu çocuk bunları nasıl yazdı, ölen annesini nereden öğrendi ya da benim bilmediğim bir şey mi var?” 

Radyoda bir şarkı. Askılıkta asılı olan şemsiye ve şapka. Dolabın üzerinde duran gözlük. Vazoda solmuş menekşeler. Gardırobun arkasından bir kutu çıkardı Ege. İçinde eskimiş bir kâğıt. Yanları yırtılmış. Açtı. 

“Sen gittiğinden beri çiçeklerin rengini görmez oldum Müzeyyen. Her yer siyah beyaz. Menekşeler mor ama biliyorum. En sevdiğin çiçeklerdi çünkü onlar. Onlar sendin Müzeyyen. Onlar senin ruhundu.” 

Radyo sustu. Şarkı sustu. Müzeyyen sustu. Kim bilir.  Belki de onlar yeniden buluştu. 

 

SUDENAZ KAHRAMAN