HÜSEYİN KARAGÖZ İLE KİLİTLİ HATIRALAR KİTABI ÜZERİNE SÖYLEŞTİK
Hüseyin Karagöz’ün öykülerden oluşan ilk kitabı Kilitli Hatıralar Kitabı, Kırmızı Kalem Edebiyat Yayınevi’nden çıktı. Tarihimizde yaşanan olayları farklı bir bakış açısıyla yeniden ele alan ve bu çerçevede kurgulanan öyküler, yeni bir anlatım dili, kendine has tarzıyla, kalemini uzun süre konuşacağımız bir yazarla karşı karşıya olduğumuzu hissettiriyor bize.
Kitaptaki altı öykünün ortak özelliği ise her birinin ayrı bir döneme ait gerçek olay ve kişiler üzerinden kurgulanmış olması. İstanbul'un altı ayrı dönemine tanıklık eden öykülerin kurgusu, okuru bu kadim şehrin tarihsel gerçekliğine sürüklüyor.
Türkiye tarihine iz bırakmış olaylarla kurmacanın iç içe geçtiği Kilitli Hatıralar Kitabı, okuruna belki de ilk kez tanık olacağı tarihi bir gerçeklik ve edebiyat ziyafeti sunuyor.
Hüseyin Karagöz’ü tanıyarak başlayalım söze, edebiyatla yolculuğunuz nasıl başladı? Bu kitap o yolculuğun neresinde duruyor?
Edebiyatla ilgili bir eğitim almadım. Şehir planlama okudum ben. Uzmanlık alanım da kentleşme tarihi ve kentsel arkeoloji oldu. Tarihe ilgim buradan geliyor. Yazmak konusu ise çocukluktan. Hep hayal kurdum, yazdım, kendi kendime oynadım. Ben YÖK öncesi son nesilim. Hocalarımız sınavdan ziyade rapor yazdırmalı bir program uyguladılar bizlere. Yazma alışkanlığını orada kazandım diyebilirim. Üçüncü sınıfta aldığım bir ders için Nazım Hikmet’in teyzesinin dilinden Üsküdar’daki Pembe Yalı’nın hikayesini yazmıştım. Sanırım bir de dönemin etkisi var. Hepimiz yazıyorduk o zamanlar. Zaten mektuplarımız bile özenle yazılırdı. Lafı uzatmayayım, kendimi bildim bileli yazdım. İlk öykü kitabımı doksanlı yıllarda yayıncı bir arkadaşım basmak istedi. Son anda durdurdum. Korktum sanırım.
Kilitli Hatıralar ismi buradan mı geliyor?
Tam da evet… Bu öyküler benim hayallerim. Dünyayı algılayış biçimim. Çocuk benliğimin gizli dünyası. Öğrenciliğimden beri para kazanmak için yazarım ama bu öyküler için tek neden benim yazma güdüm; özrü, bahanesi yok. Şimdi bakıyorum da incinmekten korkmuşum galiba…
Kitapta öne çıkan temalardan biri sınıf farkı ve görünmezlik. Arka plandaki sosyal yapı eleştirisini kurgularken neleri önemsediniz?
Kendimi çok anlaşılmış hissettim şu anda. Bir yanım çok mutlu oldu, diğer yanım panikliyor. Bir anlamda rahatsız edici bir duygu aslında. Çıplak kalmışım gibi hissediyorum. Görünmezlik meselemin bu kadar ortada olduğunun farkında değildim. Birazdan tespih böceği gibi kapanma ihtimalim çok yüksek. Sonraki soru neydi?
Sınıf farkı demiştik, ilintili mi bu kavram?
İçim ilintili olduğunu söylüyor. Ama kendimi analiz ederken o kadar da önyargısız, net olamayabilirim. Yalan söylemek konusunda üstüme yoktur. Hikayelerimden fark etmişsinizdir.
Yine de açık yüreklilikle yanıtlamaya çalışayım. Görünmezliğimin sınıfsal olduğunu reddetmeyeceğim. Başka bir ailede büyüseydim renklerimden bu kadar utanmazdım herhalde, yıllarca saklama ihtiyacı duymazdım. Ailenin en küçüğüyüm. Annem ve babam sürekli çalışmak zorundaydı. Abim ve ablam da gençlik ateşiyle yanıyorlardı. Onların derdi insanlığı kurtarmaktı. Sanırım görünmez olmayı öğrenmeme gerek bile olmadı. Kimsenin beni görecek hali de yoktu zaten. Ben de içime kapanıp renklerimi kendi kozamda yaşamayı tercih ettim. Hayali bir dünya kurdum. Gel gelelim yaşlanınca anlamsız kalıyor gençlik alışkanlıkları. Üzerimdeki bu koca yükü bir atıp dünyanın renklerinin bir parçası olmak istiyorum artık. Galiba büyük laflar ediyorum. Bence yine yalan söylüyorum. Bilmiyorum. Artık ona da siz karar verin.
Yeni projelerinizde de böyle tarihsel atmosferleri mi kuracaksınız, yoksa başka türlere de geçiş var mı?
Hazırda çok proje var. İkinci kitap manzum öyküler olacak. Büyük bölümü mitolojik konulardan esinlenmiş metinler. Üçüncü kitap kısa öyküler. Sonrası için magazin esintili bir proje hazırlıyorum. Ardından ömrüm vefa ederse, roman gelecek. Yazdığım metinlerin şu veya bu şekilde ayakları tarihe bassın istiyorum. Zamandan ve mekândan, yani tarih ve coğrafyadan bağımsız hayal kuramıyorum. Şu beylik söz var ya, doğduğun coğrafya kaderindir. Bence doğduğun zaman da kaderindir. Belki başkaları bunlardan bağımsız karakterler yaratmayı, olaylar anlatmayı tercih edebilir. Ben baharatlı yemekler yapmayı seviyorum. Üstelik her yanımız yöresel malzemelerle çevriliyken…