GÖKYÜZÜNÜN SOKAĞINDA

Karton bardaklara yazılmış aşkları yaşayanlar 

Balkon büyütüyor sığmayan eşyalar hatrına.

Uyanmayı unutanların çayı soğudu

Kapıdaki kedi uslanmış,

Kafesteki kuş susmayı unutmuş.

Rengi tenha duvarlara yakışan fotoğraflar

Güncelliğini soyunmuş tablolara.

Gökyüzünün sokağında romantik öpüşmeler satılıyor ucuza

Fesleğeni kurumuş saksıların yansıması bükülüyor evlerinin,

Bir ayraç ölür kaldırımda hangi kitaptan kovulmuşsa

Sahafçılar oysa okumayan şairleri uğurluyor raflarda.

Yorgun pasajların  gölgesine hercai bulutlar konmuş,

Bir bilinse bu civarda  akşamları içilir sade kahveler.

Sineklerin sesi duyulmaz pahalı meyhanelerde, 

Kibrit kokusu vitrinlere bulaşmış

Hangi radyoda çalarsa hüzün,ziyan olur çiçekçiler yaz uykusunda.

Jeolojik dualar yankılanıyor beton zeminlerinde apartmanların,

Dağılmaya müsait kalabalıklar birikiyor kentin kusurlu künyesinde,

Sesin suyuna aykırı düştüğü vakitler bu bezginlik.

Gitmenin tarihi olur susmak 

Gün-deminde keder derinde kırılan sabır.

Huzur ayıbı uzuv kaybıdır sözün kutsalını sarıklayanın. 

 

Büyümek yok etmektir diyor kendinden başlayarak her şeyi onaran,

Bitmeyen paragraflar okutan kalemlerin icadından beri 

Yağmalanmış toprak artık ağır geliyor ağaçlara.

Şu şenlik alanları bu çağda cenaze kaldırır,

Kar yağmamış yılların ayazı çeliğini çürütür aynaların.

Ve ruhunu soyunmaya hep aynı cesetle gidenleri bağışlamaz kalbi körleşenlerin.

Rüyaların cinsiyetini değiştirenler üşüdü kalmanın kirli tuzağında.

 

Sokak radyosunda hüzünlü bir dalga

Duyulur gecenin vakti sıvasız evlerden;

“Biz değiliz aşkı hastayken öldüren,

Bir nefesimiz vardı verdik, buydu bizi öldüren.”

 

 

MURAT BOĞURCU