ERTUĞ UÇAR İLE AYRILIĞIN HARİTASI ÜZERİNE SÖYLEŞTİK

Tuğba Ağırman sordu.

“Bir adanın kendine has kuralları olur. Hayatı ada, kendine göre dönüştürür. Bu, bazen anomaliler de yaratır ama olsun. Sonuçta her insan da bu anlamda bir ada.”

1 Eylül 2025

    Ayrılığın Haritası, bir yolculuğun romanı. Ada ve Uraz, yaz tatili için Yunan adalarına doğru yolculuğa çıkarken aslında içsel yolculuklarını da başlatıyorlar. Hikâyeleri bir kıyı kasabasında karşılaşmalarıyla başlıyor. Uraz, yakındaki tüm adaları gezmiş, yazmayı planladığı ada kitabına çalışırken Ada ile tanışıyor. Tanışmalarının yıldönümü için Nisiros’a doğru yola koyulurlar. Bu yolculuk özellikle Ada’yı çok etkiler. Uraz’la aralarında söylenmemiş birçok söz vardır. Yaptıklarının, önem verdiklerinin, kısaca kendinin Uraz tarafından değerli görülmediğini ve önemsenmediğini fark eder. Aralarındaki ilişki, Uraz ve kendisiyle yüzleşir. Bu sorunlara daha fazla göz yumamaz ve Uraz’dan ayrılıp tek başına bir yolculuğa çıkar. Bu yolculuk aslında kendine çıktığı bir yolculuktur. 

Romanın hikâyesi sizde nasıl oluştu? İlham denilen kavram sizin için nedir?
2016-17 yıllarında Datça’ya çok yakın olan Nisiros adasına gitmiştik tekneyle. Bir geceliğine. Bu ada bir volkan adası. Aynı yolculukta uğradığımız diğer adalardan farklı bir adaydı. Adanın sahilindeki kumlar siyahtı, öğleyi geçince güneş volkanın ardına geçiyordu, gölgede kalan tavernalarda insanlar diğer adaların aksine şallara bürünüyor, gece volkanın etrafında girdaplanan rüzgâr uğulduyordu. “Bu adada bir kış nasıl geçer acaba?” diye düşünmüştüm. “Bu adada mahsur kalmak nasıl bir şey?” O yolculuk bittiğinde Nisiros’ta geçen bir ayrılık romanı yazma fikri kafamda iyice şekillenmişti.
Ama buna ilham demezdim ben. İlham, “durup dururken gelen, evde otururken zihinde beliren bir fikir, başınıza düşen bir yıldırım” gibi tarifleniyor. Halbuki, ilham çabalarsanız oluşur ve kaynakları başka kitaplar, filmler ve insanlardır. Yaptığınız bir gezi, yaşadığınız bir talihsizlik veya değiştirdiğiniz bir bakış açısıdır.

 

Romanda Uraz karakteri kitap yazıyor. Yazdıklarını kimseyle paylaşmıyor. Siz yazdıklarınızı ilk kimle paylaşırsınız? Yoksa Uraz gibi paylaşmayanlardan mısınız?
Yazdıklarımı emin olana dek, iyice olgunlaşana dek pek paylaşmam. Uraz kadar sert olduğumu düşünmüyorum. Sezgilerine güvenebileceğim ve bir noktada yazdıklarımı paylaşabileceğim birkaç kişi var etrafımda. Şanslıyım.
 
Ana karakteriniz Ada. Hikâye, Yunan adalarında geçiyor. Aralarında bir bağlantı var mı? Ada sizin için ne ifade ediyor?
Ada benim için sırları keşfedilecek küçük bir evren. Sınırları belli olduğu için bu keşif mümkün. Ya da insanda mümkün olduğu hissini uyandırıyor. Bir adanın kendine has kuralları olur. Hayatı ada, kendine göre dönüştürür. Bu, bazen anomaliler de yaratır ama olsun. Sonuçta her insan da bu anlamda bir ada.

Ana karakteriniz bir kadın. Bir erkek olarak onun duygularını, hissettiklerini hikâyede ifade etmek sizi zorladı mı?
Bunu hiç düşünmedim. Kendiliğinden gelişti. Kendimi ona daha yakın hissettiğimden onun ağzından yazdım. Okuyanlar bunun altından kalkması zor bir iş olduğunu söyledikçe ne yaptığımı fark ettim.

Tuğba Ağırman, Ertuğ Uçar

Bana göre, Ada ve Uraz'ın ortak noktası kendileriyle yüzleşememeleri. İlişkilerine de yansıyor bu tabii ki. Aralarında söylenmemiş sözler görüyoruz. Sizce en zoru hangisi? İnsanın kendisiyle yüzleşmesi mi, ilişkide yüzleşmek mi?
Bir ilişkide en azından bir taraf diğerini zorlayabilir, konfor alanından çıkarabilir veya kimi gerçekleri hatırlatabilir. Ancak, insan kendiyle yüzleşmeye gelince her zaman kolay olanı seçmeye meyillidir tahminimce. Rahatını bozmak istemez. Gerçekleri görmezden daha kolay gelebilir. 

Uraz, Ada'yla tanıştığında kitap yazdığını söylemişti. Ada, kendisinin de yazdığını belirtmişti. Uraz bunu duymamış gibi davrandı, sanki bu cümle hiç söylenmemiş gibi ilişkilerine devam ettiler. Sizce, bu umursamazlık Türk toğlumundaki erkek egosu mu? Kadını dikkate almamak mı? Yoksa Uraz için bencillikten mi ibaret? 
Genellemelere girmek istemem. Türk toplumunda genel bir erkek sorunu var tabii ki. Ama Uraz eğitimli, akıllı biri. Bence, Uraz'ınki empari eksikliği. Kendisine fazla odaklanmış olması. Baba ve amcalarına kendini ispat etmek için girdiği yol. Tüm bunlar onun gözünü kapamış Ayrıca fazla zeki. Bu, onu sosyal açıdan zorluyor belki.
 
Ada'nın mimar amcasının bir masası var. Emekli olunca eve alıyor masayı. Sizin de mimar olduğunuzu biliyoruz. Bu kısım, sizin hayatınızdan bir kesit mi? Bir yazar olarak kurgunuza gerçek hayatınızın yansıması nasıl oluyor? 
Bu kısım, benim hayatımdan bir kesit değil. Hayatımda amcam ve yazı masası var. Ama amcamın yazı masası yoktu. Gerçek hayat, kurgunun her yanına bulaşık durumda. Ama doğrudan alınan hikâyeler şeklinde değil de, atmsoferler, yüzler, bazı anlar, kimi insanların bazı karakter özellikleri karmakarışık bir şekilde yazdıklarımın içinde oluyor. 

Romanda birçok mekân var. Üstelik sadece mekân olarak kalmamış, duyguların, ayrılıkların ve hatıraların da taşıyıcısı olarak görülüyor. Karakterlerin göçebe ruhlarıyla da iç içe geçmiş gibi. Sizce mekân, bir insanın duygusal hafızasını gerçekten şekillendirebilir mi?
Hayatımıza bir roman dersek, içinde ana karakterler, yan karakterler, figüranlar, zaman ve mekân var. Bunlarsız olmuyor. Mekân hem coğrafi hem kentsel hem de iç atmosferler olarak hayatın oturduğu temel. Evet, her duyguyu, anıyı inşa eden, zenginleştiren veya bozan, taşıyan temel unsur.

 

ChatGPT'ye Ayrılığın Haritası ile ilgili yazarına sormak istediğin soru var mı dedim, o da şu soruyu sordu:
Ayrılığın Haritası, adından da anlaşılacağı gibi, bir tür duygusal haritalandırma sunuyor. Bu harita sizin için neyi gösteriyor? Kayıp mı? Yön mü? Yeni bir başlangıç mı?

ChatGPT akıllı, kitabı okumdan soruyu sormuş. Çizmeyi, haritaları, şemaları seven biri olarak ben her şeyin haritalandırılabileceğini düşünürüm. Dünyada böyle şeyler yapan çağdaş sanatçılar var. Kendi mahallesinde yaşadığı gündelik hayatı yaptığı şeylerin önemine göre bozarak haritalandıranlar, sevgilisiyle buluştuğu yerler üzerinden psikolojik bir harita oluşturmaya girişenler, daha da temelinde Kevin Lynch'in zihinsel haritalamam yöntemleri ve örnekleri olmuştur. Ben de burada Uraz'ın yaptığı ada gezilerini işaretlediği kocaman fiziksel haritasının karşısına Ada'nın zihinsel harita düşüncesini koydum. Sezgisel, duygusal anları mekânlarla buluşturan, zamanın eğip büküldüğü bir harita.